Bugün annem öldü, belki de dün. Bilmiyorum. Bakımevi’nden bir telgraf aldım.

”Anneniz öldü. Cenazesi yarın kaldırılacak. Saygılar.”

  Bundan pek bir şey anlaşılmıyor belki de dün ölmüştür.

  Bakımevi, Cezayir’den seksen kilometre uzakta, Marengo’da. Saat 2’de otobüse bineceğim ve öğleden sonra orada olacağım. Böylelikle geceyi annemin tabutu başında geçireceğim, yarın akşam da dönmüş olacağım. Patrondan iki gin izin istedim, böyle bir mazeret karşısında izin vermezlik edemezdi. Ama pek de memnun görünmüyordu. Hatta ona, ”Kabahat bende değil,” dedim. Cevap vermedi. O zaman, keşke böyle demeseydim diye düşündüm. Nihayetinde, ondan özür dilemeye mecbur değildim ki.”

Yabancı, Albert Camus (Can Yayınları, Çev: Samih Tiryakioğlu, Sayfa 11)

20. Yüzyılın yazarları, sorunlarını anlatmak için kendilerinden önceki yüzyılın yazarlarından farklı yollar benimsediler. Bu yollar, biz okurlar için çoğu zaman alışagelmişin dışında ve anlaması emek gerektiren türlerdendi. Bu sefer sizlerle beraber modern klasiklere birçok eserini katmış olan Albert Camus’un Yabancı romanına göz atacağız.

 

  Hikayemiz bir ölüm haberi ile başlar. Baş karakterimiz; Cezayir de yaşayan orta sınıf bir Fransız olan Meursault, annesinin ölümünü bakımevinden gelen kısacık bir telgrafla öğrenir. Alelacele annesinin kaldığı bakımevine gider, geceyi annesinin naaşı başında geçirirken gösterdiği umursamaz ve duygusuz tavırları Meursault’un nasıl bir karakter olduğuna dair bize önemli ipuçları verir. Karakterimizin duygusuz hareketleri hem bizleri hem de romanın diğer karakterlerini rahatsız eder ama ona ”Hayırsız evlat” damgasını vurmak için henüz erkendir çünkü romanın biraz ilerleyen kısmında far ederiz ki Meursault, yalnızca annesinin ölümüne karşı değil, yaşamda her şeye karşı duygusuz ve umursamazdır. Bu onun özlüğünü oluşturur.

Annesinin ölümünden sonra ki gün yaşam tüm normalliği ile devam eder, Meursault için. Sevgilisi ile denize giderler, sinemaya gitmek için sözleşirler. İşin ilginç yanı Meursault, bunları hayırsız bir evlat rolüyle değil, yaşama karşı kayıtsızlığın hakim olduğu bir benlik ile yapar. Fakat sevgilisi bir ara Meursault’un siyah bir boyun bağı taktığını görür ve ona: Yasta mısın? diye sorar. Meursault,  Annem öldü. diye cevaplar. Sevgilisi şaşırarak: Ne zaman? diye sorar. Cevap, Dün’dür.

  Sevgilisin şaşırması çok fazla sürmez çünkü yaşam tüm normalliği ile devam etmektedir.

  Öyle ki Meursault’un bu umursamaz ve duygusuz tavırları, romanın ilerleyen kısımlarında başına önemli belalar açar ve nedensiz yere bir cinayet işler, bir Arapı öldürür.

  Cinayetin işlendiği olay ise romanın bütünlüğüne bakıldığında hiç de sırıtmaz. Bir Arap elindeki bıçağı kullanarak, bıçağın yansımasını Meursault’un gözüne tutar, Meursault bu yansımadan rahatsız olur ve elindeki silahı defalarca ateşler ve Arapı öldürür.

  Bu arada sürekli Arap diyorum çünkü romanın tüm karakterlerinin bir ismi varken bu Arapın bir ismi yok. Hatta birkaç arkadaşıyla beraber bunlarında isimleri yoktur. Bu da zaman içerisinde, romanın eleştiri konularından biri olmuştur.

  Romanımızın en can alıcı kısmı ise aslında Meursault’un cinayetinden sonraki yargılanış sürecidir. İlerleyen kısımlarında nedensiz yere bir Arapı öldürerek işlediği bir cinayet sonucunda yargılanır. Yargılanışı bir insanı öldürmekten değil, gerek annesinin ölümüne karşı umarsız tutumu gerekse diğer konulardaki topluma karşı ciddiyetsizliği mahkumiyet sebebidir.

 

 

 

 

 

 

 

Yabancı eseri, yıllar içerisin de birçok dile çevrildi ve birçok farklı kapak yorumuna sahip oldu.

Yabancı romanı, topluma ve toplumun yarattığı normlara ters düşen bir bireyin; yine topluma karşı yabancılaşmasını, ötekileşmesini konu alan, yer yer varoluş felsefesine ve insan algısına dokunuşlar yapıldığında başka bir boyutta anlam kazanan önemli bir eser.  Tatminkâr bir okuma serüvenini de işin içerisine katınca, mutlaka okunması gereken kitaplar listesindeki yerini hak ettiğini söyleyebiliriz.

  Karavandaki Kütüphane’de bu sefer 20. yüzyılın önemli bir klasiği Albert Camus’un Yabancı’sı vardı. 

  Bu arada bu kitabı siz okudunuz mu? Okuduysanız lütfen yorumlarda düşüncelerinizi bizimle paylaşın.