Süreğen bir anlatış çılgınlığının bir başka mustaribi konuşmaya başladı. Bu videoda algı eşiğini yakalayacak hiçbir şey yok. Karşında biri ya da alıştığın hiçbir şey olmayacak.
Oysa ki böylesi pek hoşuna gitmeyebilir. Sadece bir romandan, bir romandaki gençten bahsedeceğim sana. Bir yabancıdan, bir gölgeden. Şehrin sokakları boyunca yürüyen,
ufak odasında bir sedirin üzerine öylece yatan. Ama endişelenmene gerek yok istesem de anlatabileceğim hiçbir olay yok. Bu yüzden sadece durumlardan ve düşüncelerden
bahsedeceğim.

Bu gencin kim olduğunu soracak olursan, belki yazarı demeliyim. Ve yaşadıklarının bir yansıması olduğunu söylemeliyim anlattıklarının. Ama bunu yapmayacağım. Çünkü şimdi
umursadığım tek şey yalnızca bu genç. Satırlara bakmaya niyetlenirsen, onun bir üniversite öğrencisi olduğunu okuyacaksın. Şehrinin yavan bir apartmanında; duvarında saatler
boyunca bakabileceğin çatlaklar bulunan, hiçbir şey umursamıyor olsan bile komşudan gelen sesler üzerinden tahmin yürütebileceğin bir dairede yaşadığını öğreneceksin. Yine aynı
kelimelerde başına tuhaf bir şey gelecek. Yazar kullandığı dille sana mı sesleniyor yoksa gence mi? Yaman bir çelişki. Belli ki kitabın bir büyüsü bu.

Okumaya başladığında her şey geri sarılabilir ve belki geçmişin gözler önüne serilecek. Yaşadıklarının tuhaf bir yansımasını bulacaksın. Yalnızlığının anlamsız bir tekrarını.
Anlamları yakalamak zor kalabilir mi bazı satırlarda. Elbette ama sen, kolayca pes edenlerden olmamalısın. Belki gözlerini açtığından bu yana düğmelerin sihrini izledin.
Aceleci, sabırsız, tahammülsüzsün. Tıpkı çağının diğer fertleri gibi. Oysaki okumak ve anlamak adına çok yol var önünde. Belki de bu genç sırayı varoluşa çekiyor.