Bir balıkçı olsanız ve tam seksen dört gün boyunca denize her açılışınızda eliniz boş geri dönseniz. Yaşamınızı kazanmanın tek yolu tutacağınız balıklar olsa, siz hiç balık tutamazken etraftaki diğer balıkçıların şansı oldukça yaver gitse, ne yaparsınız? Pes edip kendinize başka bir ekmek teknesi mi arardınız, yoksa inatçı mı olurdunuz?
Yaşlı Adam ve Deniz, Ernest Hemingway’in çok bilinen bu kısa romanı biz okurlara talihi uzun zamandır kötü giden yaşı bir balıkçı olan Santiago’nun denizle olan mücadelesinden bir kesit sunar. Başarısız seksen dört günün ardından seksen beşinci gün büyük bir umutla açıldığı denizde kendi ufak teknesinden bile büyük olan bir kılıç balığını oltasına yakalatmayı başarır yaşlı balıkçı. Tam burada bu talihsizlik yok olacak derken balığımızın tutulmaya pek hevesli olmaması ve kendi haciminin avantajı ile tekneyi okyanusun açıklarına doğru sürüklemesiyle karşılaşırız. Hikayemiz bu sürüklenişin içerisinde geçer. Yaşlı balıkçı belki tek başına açıldığı avlardan kalma bir alışkanlıkla roman boyunca hem denizle hem de balıklarla konuşur. Anlayacağınız burada otomasyon bir işlem otomasyon bir avlanma yoktur. Yaptığı işe karşı saygı duyan hatta onunla duygusal bir bağ kuran bir bireyin anlatısı vardır. Belki de bugünlerde, modern çağda en çok ihtiyacımız olan şeylerden biri de budur.
Yaşlı balıkçımız sık sık küçük çırağının yanında olmasını dilese de seksen dört günlük başarsızlık sebebiyle küçük çırağı yanından alınmıştır. Biz okurlar küçük çırağın yokluğundan onun yardımından yoksun kalınışı şöyle yorumlayabiliriz: Belki yaşamımız boyunca belli anlarda bize destek olacak kişiler yahut belli şeyler vardır ama en nihayetinde mücadelemizde yalnızız. Yaşlı balıkçının mücadelesi artık yaşlılığının etkisiyle, sahip olduğu birçok yetisini kaybetmiş veya zayıflamış bir bireyin yaşamda kalabilme mücadelesidir aynı zamanda. Bu kısa öykü biz okurlar için bir bireyin yaşamını kazanabilmek için yaşamın onu konumlandırdığı yerdeki zorlukla olan mücadelesini nasıl gerçekleştirdiğini ve bu şartlar altında neler hissettiğini anlatıyor.