Modern çağda karşımıza çok sık çıkan, bu yüzden klişeleşmiş bir motif vardır: Bir bedende iki farklı ruh. Kötülüğün Potresi’nin bu bölümünde sizleri bu klişenin ve aynı zamanda bilim kurgu edebiyatının ilk örneklerinden birine götüreceğiz.

1886’da Londra kitapçılarında anlattıklarıyla kötülük sorununa dikkat çekici bir başlık getiren bir hikaye boy göstermişti: Robert Louis Stevenson’un Dr. Jekyll ve Bay Hyde’ı. Öyle ki bu hikaye ortaya çıkmak adına biraz daha sabırlı olabilseydi, yeni tanışacağımız bir dedektif için fevkalade bir dava olabilirdi. Fakat o tarihte ve hikayemizde bize yardımcı olabilecek tek kişi avukat Bay Utterson’dır.

— Dr. Jekyll’ın öyküsü —

Dr. Jekyll’ın başına gelenler kaba haliyle böyledir. Bay Hyde’a dönüşmekle ruhundaki ikiliği ayırmayı başarır. Fakat nihayetinde bu ayrım sonucunda, öz kontrolünü tümüyle yitirir ve olaylar bir felaketle sonuçlanır. Bu basit sonucun ötesinde hikayeyi biraz daha açalım ve hikayede barınan kötülük sorunlarına çeşitli başlıklar üzerinden değinelim.

Kendisinden dinlediğimiz üzere Dr. Jekyll, içinde bulunduğu çift ruhluluğu birbirinden ayırabilme arzusu ile deneylere girişmiş ve nihayetinde Bay Hyde’ı yaratmayı başarmıştır.
Bu sayede yaşamında terazinin kötülük kısmına Hyde’ı, iyilik kısmına kendisini koyarak kimliksel bir özgürlük elde etmiştir. İlk sorumuz, bu türden kötülüğü ve iyiliği ayrıldığı bir çeşit kimliksel özgürlük, vicdani veya özsel bir bağımsızlık sağlar mı?

1931 yapımı, yönetmeni Rouben Mamoulian olan Dr. Jekyll ve Bay Hyde uyarlamasında; hem Dr. Jekyll’ı hem de Bay Hyde’ı Fredric March canlandırıyordu.

Biliyorum, zor olabilecek bir soru oldu ama isterseniz şimdi bu soruyu açıklayalım. Dr. Jekyll karışımı içtiğinde Bay Hyde’a dönüşüyor. Bu dönüşüm salt isimle değil, fiziksel görünüm, konuşma ve davranışları kapsayan bir dönüşüm. Bu koşullar altında Bay Hyde’ın yaptığı kötülüklerden Dr. Jekyll sorumlu tutulabilir mi yahut ikisi birbrinden bağımsız kişiler midir?

Jekyll’ın içtiği karışımla ortaya çıkan Hyde, bütünüyle türlü kötülüklerden oluşan; zorba, kanunsuz ve ahlak dışı bir canavardır. Buna karşı Dr. Jekyll için dürüst, erdemli ve iyi bir insan denilebilir. Sorumuz şu: Türlü kötülükler yapan Hyde, dönüşüm iksirini içip yok olup yerini Dr. Jekyll aldığında, yapılan kötülüklerin sorumlusu yok mu olur yoksa Dr. Jekyll üzerinde devam mı eder?

Bu soruyu cevaplandırmak adına başka bir soruya geçelim.

Dr. Jekyll için tek başına kötülük büyük bir sorun değildir. Asıl sorun, bu kadar saygı görüp sevildiği bir çevre karşısında kötü bir olmaktır. Kendi bedeninden, kimliğinden uzaklaşarak başka bir beden ile kötülüğe müsaade etmesi onun için fevkalade bir çözümdür. Zira bu sayede hem kendi iç dünyasının kötülük arzularını gerçekleştirirken hem de asıl kimliğinin zarar  görmemesini sağlayabilecektir.

Teoride kusursuz görünen Bay Hyde seçeneğinin gerçekteki sorunu nedir? Kötülük kendini beslemeyecek olan hiçbir kaideye uyma eğilimi göstermez. Bu yüzdendir ki engelsiz bir ortamda sürat içinde büyür. Bir noktada engel konulamayacak bir boyuta ulaşır. Dr. Jekyll adına olan budur. Bay Hyde’ın kimliğine taşınan kötülük artık engelsizdir. O halde bir cinayet işleyebilir, hırsızlık yapabilir, her türlü zorbalığın ve haydutluğun peşinden koşabilir. İşte Bay Hyde tam olarak bu cenneti yaşarken, Dr. Jekyll için işler tümüyle kontrolünden çıkmış ve bir cehenneme dönüşmüştür.

Bu hikaye bize en temelinde kötülüğün ve iyiliğin özümüzde barındığını buna karşın yaşantımızın akışı ve şartları doğrultusunda hangi tarafta olabileceğimizi söyler. Ahlak yasalarının, hukuğun ve toplumun işlevlerine önemli atıflar vardır. Dr. Jekyll medeniyetin temsilini sunarken, Bay Hyde vahşiliğin simgesidir.