Klasik eserler, çoğumuzun çocukluğunun belası olarak bildiği ve birçoğumuzu kitap okumaktan soğutmuş kitaplardır. Onlar hakkındaki düşüncelerimiz gerçekten bu kadar kötü mü olmalı? Yoksa onlara karşı olan bütün olumsuz düşüncelerimiz birer yanılgıdan mı ibaret? İşte bu sorunun cevabını vermek oldukça kolay çünkü klasik eserler hakkında sahip olduğumuz tüm olumsuz düşünceler birer klişe ve aynı zamanda doğru olmayan şeyler.

Eğer klasik eserlere karşı mesafeli biriyseniz muhtemelen klasik eserlerle tanışmanız ilkokul yıllarına denk geliyordur. Hatta öğretmeninizin size okumaya “mahkûm” ettiği eserin Vadideki Zambak olma ihtimali de oldukça yüksek. Öğretmenlerin mahkûm ettiği kitapları öyle ya da böyle bir şekilde okuduk ve çoğumuz, ardından klasik eser okumayı bıraktık hatta bazılarımız kitap okumayı bıraktı.

Tüm ön yargılarınızı bırakıp klasik eserleri sevmeme nedenlerini sorgulamaya ne dersiniz? Bence buna ihtiyacınız var çünkü beğenmeyip kenara koyduğunuz bu kitaplar edebiyat sofrasının en eşsiz ve en güzel yemekleri.

 Klasik eserler sıkıcıdır.

En çok bilinen ve en yanlış olan klişe budur. Çok az klasik eser sıkıcıdır. Eğer size sıkıcı gelen bir klasik eser okuyorsanız sorun her zaman olduğu gibi dünya klasiklerinden bir eserse çeviridedir, değilse o eserin yazıldığı dönemin dilindedir. Birçoğumuzun çevirmenini önemsemeden aldığı klasik kitapların çevirilerinin esere olan etkisinin oldukça fazla olduğu bir gerçek. Hâl böyle olunca kötü çevirili bir klasik eser okumak; sıkıcı olması, kitaba verilen değerin gereksiz olduğu gibi yanlış düşüncelere açık kapı bırakıyor. Bu yüzden mutlaka çeviri bir eser almadan önce “En İyi Çeviri Yapan Yayınevi Hangisi?” adlı yazımı okumanızı öneriyorum.

Bunların haricinde klasik eserleri sıkıcı yapabilecek bir ihtimal daha var. O da eserlerde işlenen konuların sizde bir yere dokunmaması. Fakat gel gelim bu oldukça düşük bir ihtimal çünkü klasik eserlerde tıpkı çoğu günümüz kitabı gibi insana dair olan şeyleri anlatıyor. Onları klasik yapan şey ise anlattıklarında başka kitapların ulaşamadığı derinliğe ulaşmaları ve özgün olmaları.

 Klasik eserler ağırdır. 

Bir eserin ağır olup olmadığına kim karar verir? Bir komite falan mı ya da eserin üzerindeki “Okuyucunun dikkatine: Bu eser ağırdır.” ifadesiyle mi? Maalesef bunların hiçbiri  değil. Klasik eserler ağır değildir. Onları bizler için ağır gibi gösteren tek şey yine yanlış tercihlerdir. Kitap okuma işi kimsenin sandığı kadar kolay bir iş değil. Okurun seviyesine göre doğru yazarın doğru kitabını okumak ve seviye atladıkça bu seviyeye uygun kitaplar okudukça hiçbir eser “ağır” damgası yiyemez. Kaldı ki daha önce hiç kitap okumamış birine edebiyatın en güzel ve en özel hazlarını barındıran bir eser okutturulduğunda onun bu hazlara ulaşması beklenemez. Kısacası doğru okuyucu için doğru kitap!

  Klasik eserler dönemine has konuları ele alır.

Öncelikle bu yargıya varmak için bir eserin klasik olabilmesi için sahip olması gereken vasıfları bilmiyor olmak gerekiyor. Çünkü klasik eselerin kolları; geçmiş, bugün ve geleceğin insanlarını sarar. Klasik eserler dönemlik eserler değildir. Hatta dönemlik eserler (artık aylık demek de doğru olabilir) görmek isterseniz çok satan kitaplar sitesine bakmanız yeterli. Oradaki çoğu eserin gelecek yıllarda okunmayacağını size garanti edebilirim.

 

  Klasik eserler kalın kitaplardır (çok sayfalı), kalın kitaplar ise okunmaması gereken kitaplardır.

Çoğumuz kitap okumadan önce kitabın kalınlığını göz önünde bulundururuz. Hatta eser klasik ve kalın bir kitapsa okunmamak için üstüne alabilecek tüm vasıfları almış bir eser olur. Hâlbuki hem klasik eserler hem de günümüz eserleri için kalın olmak, okunmamak için geçerli bir neden mi? Sanmıyorum. Bu tür şeyler artık neredeyse hepimizin ruhunda kendine kalıcı bir yer edinmiş üşengeçliğe ait. Üşengeciz çünkü hayatımızı dolusuyla vakit kaybı olduğunu iyi bildiğimiz şeylerle doldururken kalın bir kitap okumak bizim için olanaksız bir şey. Oysa klasik eser okuyan insanlarla konuşursanız, kalın klasiklerin aslında hiç bitmeme dileğiyle okunan kitaplar olduğunu anlarsanız.

 

Kısa sözün özü, kafanızda klasik eserlere dair tüm kötü düşünceleri silin ve onlara bir şans daha verin. Aksi taktirde edebiyatın en leziz yemeğini yememiş olacaksınız.